Foruma Üye olduktan sonra "Aktivasyon-Şifre Belirleme Aşamasında Sorun Yaşayan Üyelerimiz
Foruma üye olurken "hotmail, outlook, msn" uzantılı bir mail adresi kullandıysanız size gönderdiğimiz aktivasyon-şifre belirleme e postası hesabınızdaki "gereksiz-spam" klasörüne düşmüş olabilir. Lütfen "gereksiz-spam" klasörünü kontrol ediniz. Destek için instagramdan @spearfishingturkey bize ulaşabilirsiniz.
Sevgili dostlar
Uzun bir aradan sonra herkese merhaba.
Hasret kaldığım mavilere,renklere,balıklara kavuştum biraz geç olsada. Deniz baba bu aralar bana biraz cömert davranıyor. Sağ olsun. Ancak bu ara biraz yorgun üzgün. Salya denen olay kuzey egeye de geldi maalesef. Cam gibi olan sulara perde inmiş buradada.
Bozcaadaya gelişimin ilk haftasında hergün üst üste çok güzel balıklar aldım. Bereket akıyor bu sularda resmen. İzmirde vurmak görmek için binbir zahmete girdiğimiz balıklarla burada her dalışta karşılaşabiliyorsunuz.
Kısa lafın uzunu,şimdi asıl mesele avlara gelelim.
Adaya geldiğim ilk gün kaçırdığım 5-6 kiloluk levreğin üzüntüsü ve kendime olan sinirim ile birkaç gün üst üste dalmaya karar verdim. Çünkü balık boldu ve sık sık iri hayvanlarla karşılaşabiliyordum.Levreğide yarım metre suda bir ahtapotun başında onu yemek için odaklanmışken beni hiç fark etmemesine rağmen garanti diyebileceğim bir atışın ciddiyetsizliği ile kaçırmıştım. Birkaç eşkina palaz akya sargoz ile av içgüdülerimi tatmin ederken as oyuncu sinariti oyuna sonradan dahil edecektim.
Geçen seneden bildiğim birkaç güzel noktaya dalışlarımda bakıyordum ancak sinaritler ya ufaktı ya da çok ürkekti.
Diğer bir av gününde sert poyrazı fırsat bilerek akşam suyunda dalışa başladım. Daldığım mera oldukça ufak olduğu için 1 saatte bitebiliyordu ancak önemli 3-4 nokta vardı iri balık yapabilecek. Taşlara baktıktan sonra eğer balık yoksa bi yarım saat uzaklaşıp tekrar bakıyordum aynı noktalara.
9-10 metredeki sinarit taşına 2 metre derinlikten dalıp sürünerek taşa varıyordum. Böylece hem balık ürküp derine kaçmıyordu hemde taşın etrafında ise sürünerek oraya ulaşmam onda daha çok merak uyandırıyordu. O gün bir sinarit palazı ve bir ispendek ile dalışı bitirmiştim.
Ertesi gün yine havanın sert olduğu bir akşam suyunda yine aynı merada aynı düzen ile dalışımı yaptım ve güzel bir baraküdayı gıdıkladım. Mera o kadar güzeldi ki baraküdaya tetik çekeceğim sırada arkamdan çipuralar çaprazımdan sinaritler geçiyordu.
Dün ise hava geçen günlere göre daha da sertti. Sert havalar ile dağılan salya etkisini azaltıyor ve görüş nispeten daha iyi oluyordu. Sinaritler ile karşılaşacağım bakışacağım için akşam üzerini zor bekliyordum. Suya girdiğimde her şey on numaraydı. Eğer biraz kısmetimde varsa güzel bir şeyler vuracağımdan emindim. İlk noktaya yaptığım agaşonda dev bir baraküda ile sadece bakıştık. Akıntıdan dolayı düzgün yapamamıştım agaşonu.
İkinci agaşonda ise korkusuzca zıpkına kafa atan bir sinarit palazın dizgiye aldım. Üçüncü agaşonumda ise baba bir sinarit ile karşılaştım ancak yaşlı kurt o yaşlara boşuna gelmemiş tabiki.
Merada bakacak başka nokta kalmayınca palaz sinarit ile yetinmek istemedim ve kıyıya yaslanarak yarım saat kadar sarpa ve kefallerle sohbetleştim. Balıkların tedirginliğinin kalmadığını düşünerek son iki agaşon ile dalışı bitirmeyi düşünüyordum.
Güzel bir agaşonla baraküda ile karşılaştığım noktaya tekrar indim. Kiloluk sargozları gözüm görmüyordu bile. Ya baba bir sinarit ya da bir baraküda arzuluyordum. Belkide bir akya. Doğru zamanda doğru yerde olduğumdan emindim çünkü. Sessizce indiğim noktadan sessizce ayrıldım. Sinarit avlarını daha kolaylaştırmak istiyorsanız ineceğiniz yere palet çırpmadan inmeyi ve çıkarken en az ses ile çıkmayı deneyiniz.
Son dalışımda büyük sinarit ile karşılaştığım noktaya inecektim ancak bu sefer birkaç metre öncesine yatacaktım taşın. Güzel bir nefeslenme ile kendimi salarak ve yavaş yavaş sürünerek taşın birkaç metre ötesine düştüm ve kafamı kaldırır kaldırmaz sinaritlerin etrafta dolaştıklarını gördüm ve beni hiç ama hiç fark etmemişler. Bir süre sessizce bana dönüş yapmalarını bekledikten sonra kabze sesi ile dikkatlerini çektim. Sanırım 3 ya da 4 tane olan sinaritlerden bir tanesi bana yakın olanı usuul usul üzerime gelmeye başladı. Bir ara durdu. Dönüp kaçacak mı acaba diye düşündüm. Sonra tekrar devam etti tekrar durdu. Atsam yetişir mi gibi hesaplar yaparken birden hızlandı ve üzerime dümdüz geldi. Bu kadar hızlı gelen sinarit aniden dönüş yapacak ve toz olacaktı. Menzile girer girmez tetiği ezdim ve balığın nereden vurulduğuna hemen baktım. Kaçmayacak güzel bir yerinden vurduğumu görünce makarayı açarak yüzeye çıktım ve zafer çığlıkları ile kendi kendime kutladım. Bu arada acaba kelebek kapanır mı misina patlar mı klips kırılır gibi de paranoyak sorular dönüp duruyordu kafamda. Hiç zaman kaybetmeden indim ve bir elimle kuyruktan bir elimle kafasından tutarak birazda sarılıp okşayarak su üzerine çıktım. Sinaritin karizması apayrı. Özel balık.Renklerinin muhteşemliği ve avcının av olmasından dolayı olan öfkesinin yüzüne vurmuş halini bir süre içten içe doyaaa doya izledim. İşte diyordum şimdi oldu. Artık dalış bitmişti. Sinarit denizle vedalaştı,ben teşekkür ettim.Teşekkürler deniz baba. Bir gün daha soframız şenlenecek karnımız doyacak. İnsanın herhangi bir şey ödemeden kendi yeteneği ile doğanın içinden yemeğini tutup çıkarabilmesi aslında ne kadar ilkel,basit bir olay gibi gözüksede verdiği duygu ve özgüven,ben yapabiliyorum hissi çok özel ve harika bir şey işte. Suyun dışındaki insanlardan tamamen farklı ayrıcalıklı,ayrıcalıklıyız
Yazının sonuna geldik dostlar. Daha güzelleri sizlerin olsun efendim.Başka yazılarda görüşmek üzere.
@kaancalam Tebrikler. Yine roman tadında bir yazıyla dönmüşsün aramıza 😊 Şu kano işini çözeyim çiçekli çarşafdan bir yelken yapıp gelicem adalara 😆 😆
@zencuk gel gel bekliyorum 😂
@kaancalam çok güzel av olmuş. Mutlu olmak ve keyif almak en güzeli. Hayallerinin ve sevdiğin hobilerinin izinden gitmeye devam et.