Herşey bir eğitim günü sonunda balık vurmamla başladı. Aslında taş altı yapmam ama ekiple yemek yiyelim diye düşündük, fenersiz şekilde taş altındaki sargozları gün ışığından faydalanarak avlayıp hızlıca yemeye ve yola koyulmanın derdindeydim. Bir eşkinaya yaptığım atışla Pathos şişi kolumun uzanamadığı bir noktada taşa sıkıştırdım. 10 dakika uğraştıktan sonra şişe bağlı monoflamenti de kopardım. Baktım olacağı yok, yerin kerterizini alıp bıraktım orada.
Yol boyu düşündüm, şişe ulaşmamı önleyen büyük bir taş vardı, oynatabiliyordum ama yetersizdi. Aklımdan bidonlarla bir kaldıraç sistemi yapmak geçti fakat çok meşakkatli bir iş olacaktı. Ertesi gün bidonları ve ipi ayarladım fakat konuyu bir bilene danışmadan yapmamak gerekirdi deyip, Hasan Atay'ı aradım. Hasan abi beni dinledikten sonra, 20'lik inşaat demiriyle neden uzatmalı kakıç yapmıyorsun dedi. Aslında aklıma uzatmalı kakıç gelmişti ama Budak markasının ürettiği kakıçın 450 liralık fiyatını görünce sayfayı hızla geri kapatmıştım
😆 Fakat taş altının üstadı işin hem ekonomik hem de pratik yolunu söylemişti. Evdeki kakıçı bulamayıp çulluk uzmanı badim
Zeki Genç'in kakıçını aldım, sanayinin yolunu tuttum. Bu arada bir youtube projesi için sevgili kardeşim Utku Kızılay bana 2 adet yamuk şiş yollamıştı, onları da kesmek ve delmek için yanıma aldım.
Osmaniye sanayisi ilçe sanayisinden hallice, becerikli usta bulmanın çok zor olduğu bir yer. Gittiğim tornacılardan biri bana, bu mili ne yapacaksın, diye sordu. Balık avlıyorum deyince, ben bu işe ortak olmam deyip beni reddetti. Usta sen veganmısın, sanayici adamın böyle muhabbetle ne işi olur falan desem de sallamadı. Bana "ben hayvan öldürme işine dahil olamam" dedi, kestirip attı. Ulan sanayide usta arıyorduk aktiviste rastladık, ben ki suda köpekbalığıyla cebelleşmiş adamım, şaşırmadım deyip 3 tornacı daha gezdim. Neyse ki diğerleri hem et hem otla beslenen normal sanayici esnafıydı. Kakıçı kaynattık, şişleri hayvan öldürmek amacıyla kestik ama delecek adamı yine bulamadım.
Utku'dan aldığım şişelerden biri tam benim şişsiz kalan Imvros'a göre olmuştu. Ertesi gün hem şişi kurtarmaya hem de ava gidecektim, ola ki şişi çıkaramazsam diye Ali Hakan Gerez'in önerisi ile altın seri 2mm tığ bulup, akşam bebekler uyurken mutfakta ses yalıtımı yaptığım matkapla şişi deldim. Şişin zaten ucu yamuktu biz orasını kestik gerisi sapasağlam. Kelebeği falan elde eğeyle küçülttüm fotoğraflar aşağıda. Mutfakta gece 1 olmuş, elde matkap bir taraftan delik aç, bir taraftan kelebeği kısalt...baya ter döktüm.
Neyseki, suya girdiğim gün geldi. Kafamda tüm olasılıkları hesapladım, kakıç işe yaramazsa bidonlarla falan baya bildiğin inşaat olacak. Taşa ip bağlayıp, bidonlarla gererek kaldıracağım. Feneri yakıp, taşın kenarına koydum, şamandıradan kakıçı aldım ve ilk dalışımda kakıç işini sorunsuz yaptı ve şişi çıkarttım. Hasan abi çok ama çok teşekkür ederim. Agaşoncu adamın bilgisi buraya kadarmış, ben ne bilirim taştan şiş sökmeyi sen çok yaşa!
Dedim bu Pathos şiş yoruldu 2 gündür suda, ben gece boyu uğraştığım şu Budak şiş ile dalayım. Suda maksimum 3 metre görüş var açıklara gittikçe de daha kötü oluyor. Biraz gezindikten sonra bir taşın yanına çok sessiz bir ördek dalışıyla indim derinlik yaklaşık 13 metre. Yanına boylu boyunca uzandığım taş biraz garip, alt kısmı oyuk ve taşın diğer tarafı da görülüyor. Belki lagos falan olur diye eğilip oraya baktım. Bir de ne göreyim, boylu boyunca koca bir balık benim hemen yanımda bu taşın diğer tarafında yatıyor. Balığın sadece alt beyazlığını ve alt yüzgeçlerini görebiliyorum. O kadar sessiz inmişim ki balık yanına yattığımı farketmemiş, taşın yüksekliği 70/80 cm. Kafamı kaldırsam balık yanımda ama yukarıdan yani taşın üstünden atmaya çalışmak büyük risk, bir taraftan da düşünüyorum, lagos değil, bu kadar büyük ne olabilir, minekopa da benzemiyor. Bu düşünceler arasında zıpkını eğebildiğim kadar eğip hayvanı mümkün olan en orta kısmından vurmak amacıyla nişan aldım. Atışı yapmamla balık bir fırladı, arkadaşlar inanamadım, yanımda yatan balık akyaymış. Hani pelajiktin, hani orta suda gezerdin, senin ne işin var burada! Tabi balık taşa yapışık yatıyor, şişin arka kısmı taşın altında kaldığı için balığın kalkmasıyla birlikte şiş direk yamuldu. Hayvan bastı gidiyor, makara vızır vızır açılıyor fakat ip aramızdaki taşın altında, balık büyük değil ama tam ters köşe durum. Eğer ip taşa sıkışırsa balık kopartacak. Satıha çıktım nefesleniyorum ama balık aşağıda çok fena dönüyor. Çok dinlenmeden 2. Dalışı yaptım ve kalama misinasını yakaladım. Artık balığı kontrol eden ip elimde, bu sefer yüklendim makaraya ve zıpkını aşağıdaki taşa kadar çektim. Fakat makara ipi elimde olduğu için rahatım. Balık karnından vurulmuş o yüzden yaklaşık 5 dakika orta suda bana kök söktürdü. Sonunda güç bela balığı aldım. Şişin ilk atışı ve ilk balığı aynı zamanda son atışı ve son balığı oldu, nasip.
Çıkar çıkmaz Utku'yu aradım. Buralarda bir laf vardır "Adana'da çirkin kız yoktur, varsa gelin gelmiştir" derler. Utku bende yamuk şiş olmaz varsa hediye gelmiştir dedim. 😆 😆 Tekrar teşekkürler dostum, kimse böyle sağlam şişi hediye göndermez. Şiş taşın altına girmese eminim uzun yıllar bana yoldaş olurdu.
Velhasılı dostlar 5.5 kiloluk akyaya da şiş yamulttuktan sonra sıra kefallere geldi. Ortada keyifli bir macera, güzel anılar bıraktı. Hepinize böyle keyifli zamanlar diliyorum. Sağlıcakla dalın...
Gönderildi : 11/12/2020 14:01