Agaşon Psikolojisi ile Baş Etmek
Not : Zıpkınla balık avına yeni başlıyorsanız Zıpkınla Balık Avı Rehberi-Başlangıç ve Zıpkınla Balık Avı Tehlikeli Durumlar-SENKOP isimli yazılarımıza göz atmanız oldukça faydalı olacaktır.
Bugün sizlere zıpkınla balık avında, pek üstünde durulmayan bir konuya değinmek istiyorum. Genelde hangi zıpkının daha iyi olduğunu, ne kadar derine inebildiğimizi, nefes süreleri veya antrenmanların nasıl olması gerektiğini konuşuruz. Fakat bütün bir avcılık olayını başından sonuna kadar etkileyen, ava gidecek gücü toplamaktan tutun, av esnasında güçlü kalmamızı ve kötü giden avlardan sonra bile, bizi yeniden motive eden avcılık psikolojisinden pek bahsetmeyiz.
Genlerimizde taşıdığımız avcılığa dair dürtüler, bizi avlanma konusunda tahrik eder. Temelinde açlığı gidermek olarak ortaya çıkan avcılık, evrimleşerek günümüzde bir spor halini alsa da hiç de insani olmayan bir istektir. Biz bu bilinen vahşi isteği, etik ve ahlaki süzgeçlerden geçirerek, avlanma sürecini kendimizce kurallara bağlar ve yaptığımız eylemi spor kimliğine büründürürüz. Eve yenilecek bir şey getirme arzusu, bir başka canlıya karşı hayat mücadelesine girişmek, bir canlıyı avlayabildiğimizi insanların görmesi dolayısıyla gücümüzün toplum tarafından kabulü, bilinme arzusu ve büyük gizemli maviyi keşfetme merakı bu temel tahrikin üzerine sos gibi gelirler. İşte bizleri, bir zıpkınla suyun altına gönderen etmenler, basitçe bunlardır. Bilinmeyen avcılık serüvenimizde bizi ayakta tutacak olansa psikolojik dayanıklılığımızdır.
Aile fertlerinin kösteklerine rağmen, sabahın erken saatlerinde kalkıp, insanların inmeye cesaret edemedikleri patikalardan inip, ıssız bir koyda tek ya da badili dalış yapmak, sadece kaliteli malzemelerle gerçekleştirilebilecek bir iş değildir. Suya her dalış öncesinde kalp ritmini düzenleyebilmek, kişinin bedeni ve duyguları üzerine güçlü bir kontrol ister. Dalış için nefeslenen bir zıpkıncının aklından geçenler ve bunları kontrol edebilmesi, avın kalitesini belirleyecektir. Birazdan karşılaşabileceği balıkların düşüncesi, suyun altında onu korkutabilecek şeylerle karşılaşma ihtimali ile birlikte karmaşık duygular yaşayan zıpkıncı, bu güçlü heyecan ve korkuları bastırmak zorundadır. Yani kısaca zıpkıncı, dalışa geçmeden önce olası başarıları için erkenden sevinme, olası olumsuzluklar için de erkenden korkma gibi duygularını kontrol altına almalıdır.
Zıpkıncı nefeslenmeyi bitirip dalışa geçildiğindeyse, bir başka bastırılması gereken korku ile karşılaşır; dibi görünmeyen bulanık su. Özellikle yukarıdan bakıldığında dibi görünen sularda pek yaşanmayan ama bulanık sularda birçok avcının, dalış performansını hatta avını mahveden bir korkudur bu. Bu korkuyla baş etmek için, zıpkıncının antrenmanlarla güçlendirdiği bedenini, doğru pozisyonda suya batırması ve serbest düşüşü doğru şekilde gerçekleştirmesi gerekmektedir.
Bulanık bir dalışta, aşağı inene kadar gözleriyle bulanıklığı taramaya çalışmak çoğunluğun yaptığı bir hatadır ve temelinde bilinmezliğe olan şüphe ile buna bağlı korku yatar. Fakat yeri gözleyerek dalmak, kalp ritmimizi, dalış aerodinamiğimizi doğrudan etkileyecektir. Gözlerle etrafı taramaktansa, avcının hafif geriye yaslanarak düşük bir açıyla dibe ne kadar yaklaştığını, kendisine uzak taşları gözleyerek anlaması da mümkündür ve güvenli bir yoldur. Bununla birlikte, dalmadan önce avcının daldığı derinliği biliyor olması, bu derinliğe göre gözlerini doğru zamanda aşağı dikmesi ve dibe sadece birkaç metre kalana kadar çenesini göğsüne normal mesafede tutarak serbest düşüşü gerçekleştirmesi de bir diğer yoldur. Bunu yapmak için o dalış derinliğine aşina olarak vücudun tepkilerini ölçebiliyor olmak ya da derinliğe duyarlı saat kullanmak da işe yarayacaktır.
Bu hafif esnemeyi abartmamak ve başı gereğinden fazla arkaya yaslayarak aşağıyı sürekli taramak, sebepsiz bir beklenti yaratarak kalp ritmimizi artıracak bununla birlikte boynumuz kasılacak ve trake borumuzu esnetmeye çalıştığımız için ekstra oksijen harcamamıza sebep olacak. Çenemizi gereğinden fazla göğse yaklaştırarak dalışı dikey değil de istemsizce yatay sürdürmek ise, hem aerodinamik olarak yönümüzü değiştirmemize ve dikey/kısa bir rota yerine yatay ve uzun bir rota çizmemize hem de gırtlağın sıkışmasına ve ekstra yutkunmalar yaşamamıza sebep olacaktır.
Zıpkıncının agaşona yatmadan önce son bir safhası kalmıştır o da güvenli ve av için doğru noktayı saniyeler içerisinde tespit ederek oraya sessizce süzülmek. Burada öncelikle dikkat edilmesi gereken 3 şey var bunlardan ilki gün ışığının geldiği nokta ki bunu dalışa geçmeden hemen önce ayarlamış olmamız gerek, ikincisi ve daha önemlisi yattığımız yerde misina/ağ/ip benzeri şeylerin olmaması, üçüncüsü ise cüssesinde gizlenebileceğimiz bir taşı önümüze ya da balığın muhtemel geleceği tarafa alabilmek yani taşın kuytusuna ya da arkasına sığınabilmek.
Peki, bu bize neyi sağlayacak? Bunlara dikkat etmezsek neler olabileceğini düşünelim; gün ışığını karşımıza aldığımızda balıklara karşı kendimizi açık edeceğiz, bununla birlikte bizim balığı görmemiz zorlaşacak bu da bizi haliyle gerecek. Yattığımız noktada güvenliğimizi tehlikeye atabilecek bir nesnenin oluşu zaten aklımızın kenarında bizi agaşon boyunca kemirecek, avdan çok o konuya konsantre olacağız, yüksek bir ihtimal çıkışımızda sorun yaşayacağız. Bir taşın neresine yattığımız avı doğrudan etkiler, etrafta yalnız duran bir taşın gidip üstüne yatmak ya da ışığı aldığı tarafa geçmek üzerimizdeki kamuflaj ne olursa olsun bizleri seçilebilir kılacağından yine balıkların bize yaklaşmasını engelleyecektir.
İşte bir agaşonun başarısı tüm bu aşamaların ne ölçüde sağlıklı geçildiği ile alakalıdır. Bu aşamaları stresli, heyecanlı, korku dolu ve hatalarla geçiren zıpkıncı büyük bir risk almıştır. Bu risk zıpkıncının, agaşonunun kötü geçmesine, sinirlerinin gerilmesine sebep olur. Tüm bu planlamayı yapıp, nefeslenme esnasında adım adım neler yapılacağını düşünerek dalmak, çıkışı planlamış olmak, basit bir kronometreli saat kullanarak agaşondan çıkış süremizi kontrol etmek ve kendi kurallarımıza riayet etmek bizi av boyunca sakin tutacaktır.
Agaşona yattığımız nokta birkaç metre ötemizi bile zor seçebildiğimiz bir nokta ise, zıpkın kabzasını çekebildiğimiz kadar geriye çekmek ve zıpkın ucuna manevra imkanı tanımak daha rahat atış yapmamızı sağlar. Bulanık meralarda agaşon yapmak korkularla baş edebilmeyi gerektirir, çünkü agaşon büyük bir sessizliğin ortasında sakin kalabilme sanatıdır. Sese alışmış, uyarılmayı seven kulaklarımızın birkaç dakika uyarılmadan kalmasını beklemek bizi gerecektir. Bununla birlikte görüşün de düşük olduğu meralarda, gözlerimiz bir toz bulutunun içerisinde balık arayacak. Bu arayışlarımızda yanımızdan geçecek küçük bir sargoz bütün konsantrasyonumuzu bozabilir hatta belimize taktığımız gevşek bırakılmış dizgideki balığın kuyruğundan bile korkabiliriz. Bu sebeple agaşonlarda doğrudan zıpkını çevirdiğimiz tarafa bakmak, boynumuzu sağa sola çevirmemek, çağrı işlerini kabza ile yapmak, gırtlağa fazla yüklenmemek daha verimli olacaktır.
Sağlıcakla dalın.
Caner Fuat Kurt Zıpkınla Balık Avları YOUTUBE
Yazarımızın Caner’in av videolarına youtube kanalı üzerinden ulaşabilirsiniz. Yeni videolardan anında haberdar olmak isterseniz kanala abone olarak bildirimleri açmayı unutmayın. İyi seyirler.
Emeğinize sağlık teşekkür ederim ?